Aile ve Eğitim
Tarih boyunca aile, Türk milleti için her zaman ön planda ve önemli tutulmuştur. Toplumun en küçük birimi olan ailenin, insanın yaşamında vazgeçilmez bir önemi vardır. İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri en doğal yer ailesidir. Toplumun en küçük ve temel birimi olan aile, biyolojik, psikolojik, sosyal, kültürel bağları olan birtakım sorumluluklar üstlenen bireylerden oluşur. Bireyler, aile içinde doğar ve genellikle o aile ile yaşamının tümünü geçirir. Kim olduğunu bu ailede kavrar, bu ailede gelişir ve değişir. Yaşamını sürdürebilmek için aileden destek almaya ihtiyaç duyar ve ailesindeki diğer bireylere de destek verir.
İnsanın hayatta kalmak, gelişmek ve ilerlemek için verdiği mücadele, onun çok yönlü bir eğitim sürecinden geçmesine neden olmuştur. Bu sebeple aile ve eğitim birbiriyle karşılıklı ve doğal bir ilişki içerisindedir. Aile yaygın bir eğitim kurumudur ve insanın eğitimi önce ailede başlar.
Aile, hem bireysel hem de toplumsal açıdan birçok fonksiyonu olan, bu fonksiyonları gerçekleştirebildiği sürece varlığını sürdüren toplumun en küçük kurumudur. İnsan yaşamının ilk yıllarında fiziksel ihtiyaçlar önemliyken, ileriki yıllarda psikolojik ihtiyaçlar daha çok önem kazanmaya başlar. Sevgi, disiplin ve özgürlük olan bu ihtiyaçlar birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve birlikte karşılanır. Psikolojik ihtiyaçların giderilmesi bireyin kendini geliştirmesine, iyileştirmesine, hayattan zevk almasına, manevi olarak kendini huzurlu hissetmesine katkı sağlar. Bireyin bu ihtiyaçlarını doyuma ulaştırdığı en doğal ortam ailedir. Birey ilk ahlaki tutumları, duygularını fark etmeyi ve kontrol altına almayı, iletişim kurmayı ailesinden öğrenir.
Bireyin gelişiminde çocukluk yıllarındaki yaşantıları büyük ölçüde etkili olmaktadır. Aile, bireyin her yönüyle etkilendiği ilk sosyal çevredir. Bu sebeple ilk eğitim yeri ailedir ve ailenin çocuğa karşı tutumu en doğal etkileri ortaya çıkarır. Ailenin, çocuklarının yetenek ve eğilimlerini olumlu yönde geliştirmelerine destek olmaları için en başta onlara rol model olmaları önem kazanmaktadır. Çünkü aileler çocukları üzerindeki etkiyi en çok sözle değil hareketleriyle yaparlar. Kendileri iyi birer örnek olmadıkça sözlerinin de bir etkisi olmayacaktır. Çocuklar birçok alışkanlıkları, ailesinde gördüğü tutum, davranış ve hareketleri taklit ederek benimser. Bu sebeple ailede kazanılan bu alışkanlıklar aslında ilk eğitim olarak karşımıza çıkar. Alınan bu ilk eğitim o kadar köklü ve sağlamdır ki bunların sonradan değişmesi oldukça zordur. Ailede çocuk yetiştirmedeki disiplin ve yol gösterme, anne baba arasındaki fikir birliği, çocuğu takdir etme, anne baba tutumları verilen eğitimi şekillendirir.
Çocuk ailede gördüğü ilk eğitimden sonra kurumsal eğitime geçer. Kurumsal eğitim aileden soyutlanmış bir biçimde düşünülemez. Kurumsal ve aile eğitiminin birbirini desteklemesi ve paralel gitmesi beklenir. Ailelerin çocuklarına ve kurumsal eğitime fayda sağlayacak şekilde yeteneklerini ortaya koyma süreci aile katılımını oluşturur. Bu durum çocukların kendilerini daha güvenli hissetmesini, uyumlu ve mutlu olmasını sağlar. Aile katılımına ilişkin yapılan araştırmalara göre de ailenin eğitime katılması çocukların kültürel ve gelişimsel yeteneklerinin yanı sıra akademik başarıları üzerinde de olumlu bir etki oluşturmaktadır.
Aile, eğitim ile birlikte değişen ve dönüşen, geleneksel değerleri modern hayatın gerekleri ile yeniden yapılandıran en önemli toplumsal yapıdır. Bu yapının demokratik, eğitimli, sosyal ve ekonomik refah içinde olması, toplumun da bu değerler ile kuşatılmış olması anlamına gelir.