Eleştirel Düşünme
“Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değer değildir” der Sokrates. Gerçekten öyle mi? Bizi diğer canlılardan ayıran en temel özelliğimiz düşünmek ve hayal kurmak. Gün içinde yüzlerce problemle karşılaşırız; en basitinden dışarı çıkarken şemsiye alıp almamayı, sınavda iki şık arasında kaldığımızda hangisini seçeceğimizi düşünürüz. İşte o kapıda durup meteorolog kimliğimize büründüğümüzde ya da sınavda kafamızdan dumanlar çıktığını hissettiğimizde eleştirel düşünmeye başlarız.
Ne olduğu üzerine belki de hiç düşünmediğimiz, öylece kabul ettiğimiz değerler ve kavramlar var; iyi, kötü, ahlak, görgü kuralları gibi… Peki bunların nereden geldiğini ya da tam olarak ne olduklarını hiç düşündük mü? Tam da burada eleştirel düşünmenin üstadı Sokrates’e dönelim. Sokrates, hiçbir şeyin sorgulanmadan kabul edilmemesi gerektiğine inanır. Düşüncelerimizin çoğunun sanı ya da kanılardan ibaret olduğunu düşünür. Bu nedenle cevabını bildiğimizi sandığımız soruları bize sorarak ilk cevabımızla çelişinceye kadar eleştirel bir şekilde düşünmeye zorlar bizi. Ona göre yanıtlar değil, sorulan sorular önemlidir.
Peki eleştirel düşünme doğuştan gelen bir yetenek mi? Yaratıcılık, analitik düşünme, problem çözme her insanda farklı seviyede ortaya çıkan yetenekler gibi görünse de, araştırmalar bunların öğrenilebilir beceriler olduğunu kanıtlar. Polisiye romanlar okurken ya da arkadaşlarınızla suç filmleri izlerken suçlunun kim olduğunu en son anlayan kişi olmanız sizin eleştirel düşünmede kötü olduğunuz anlamına gelmez. Öte yandan, ipuçlarını fark edip kanıtları doğru kişilerle bağdaştırmak eleştirel düşünebildiğinizi gösterir. Belki de bu çelişkiyi bir sorgulamalısınız.
Peki eleştirel düşünme ne değildir? Olayların sadece kötü tarafını ele alarak saldırgan bir şekilde eleştiri yapmak değildir. Akıl yürütme, analiz ve değerlendirme gibi zihinsel süreçlerden oluşan bir düşünme biçimidir. Amaç problem çözme ya da problemleri tespit etme olabilir.
Günümüzde problem çözebilme, yaratıcı ve eleştirel düşünme aranan bir özellik oldu. Dogmatik bilgilerle ya da hurafelerle hayatımızı devam ettirmeyip sorgulamayı hiç bırakmamak daha da önem kazandı. Sokak röportajlarında sık sık gördüğümüz, hiçbir şeyi sorgulamayan kişilerden farkımız işte tam burada, eleştirel düşünme yetisiyle ortaya çıkıyor. Çünkü Einstein’ın da dediği gibi “Evrende en büyük ziyan sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir”.