Gönüllülerden Gelenler-1:Öğrenmek

Ogrenmek

Bu anlamsız karalamalar da ne böyle? Dediğini duyabiliyor gibiyim. Ben bu karalamayı ilk zamandaki insanların anlaşmak için, anlamsız çizgileri bir araya getirerek oluşturduğu harfler ile, anlamsızlıktan-anlamlılığa geçişi elde etmelerine benzetiyorum. Aslında bu bir karalama da değil, bu bir kelime. Evet, yanlış duymadın. ‘Nasıl kelime bu ya?’ diyorsan biraz daha yakından bakarak başlayalım. Başlıkta yazan harfler birleştiğinde öğrenmek anlamına gelen bir kelimeyi oluşturuyor. İnsanın en temel güdülerinden biri olan bu durum seni bu yazıdaki başlıkta ne yazdığını öğrenmeye kadar getirdi. O zaman diyebilir miyiz ki öğrenmek için merak duymak, merakımızı bir şeylere benzeterek gidermek çok önemlidir? Bunun cevabını geçmişten küçük bir örnek ile başlayarak irdelemeye ne dersin?

1-) Alfabe ile öğrenme

Tarihin ilk alfabesi olan Fenike alfabesi ile yazılmış başlığımızda, sesli harfler bulunmuyor. Çünkü bu dil, sessiz harfleri birkaç hece ile birleştirip, bu harfleri de yirmi iki karakterden oluşan semboller ile süslüyor. Diğer dillerin atası olma özelliğini de es geçmeyelim. İnsanların hayatta kalmak, gelişmek ve çevrelerindeki dünyaları anlamak için öğrenmelerinin gerektiğini anladıkları yıllardan, o insanların neden öğrenmeye ihtiyaç duyduğunu anlamaya başladığımız yıllara gelmiş bulunmaktayız. Artık öğrenme, hayatta kalabilmenin yanı sıra kişisel ve toplumsal gelişim için de bir yapı taşı olmuş durumda. Peki, sen bu yapı taşını daha iyi bir noktaya nasıl getirebilirsin?

2-) Ekmek nasıl alınır?

Ogrenmek

Klasik öğrenme metotlarını bir kenara koyalım ben sana kendi hayatımda kullandığım öğrenme yöntemlerinin birinden bahsetmek istiyorum. Öğrenmenin benim için tek perspektifli bir şey olmadığını göstermek için günlük hayatta sıklıkla yaptığım bir şey ile örnek vererek başlayayım. ‘Fırından veya marketten ekmek almak.’ Bu olayı gerçekleştirebilmek için; Önce paramı kontrol ediyorum, sonrasında gideceğim güzergahı ve ekmek alacağım yeri düşünüp, ekmek alma eylemini adım sırasına koyarak gerçekleştiriyorum. Bana diyebilirsin ki, ben ekmek alırken hiç düşünmedim. Haklısın, daha önce defalarca ekmek aldığın için, artık bu düşünülmeye değmeyecek kadar kolay ve tekrar edilmiş bir deneyim (bilgi) haline geldi ve beyninde bir zihin haritası oluşturmuş oldun. Bazen günlük hayatta yaptığımız şeylerin bile bir öğrenme sonucu ile olduğunu unutabiliyoruz, işte bunların en kolay örneklerinden birisi olan ekmek alma eylemiydi. Peki, senin hayatında buna benzer zihin harita örnekleri var mı?

3-) Yerlerin metodu

Benim en sevdiğim öğrenme yöntemlerinden birisi de günlük hayatta olan şeyleri, öğrenmek istediğim şeyler ile bağdaştırarak üstte bahsettiğim zihin haritama yeni şeyler ekleyerek öğrenmek. Nasıl yaptığıma bir bakalım. Elimizde ‘başlangıç, sandalye, duvar, acı, öfke, çikolata’ kelimeleri olsun. Şimdi bu altı kelimeyi sırasını hiç bozmayacak şekilde altı saniyede öğrenebilir misin ? Eğer benim uyguladığım metot gibi bir yöntemin yoksa altı saniyede öğrenmen pek mümkün değil. Şimdi sana bu kelimeleri nasıl öğrenebildiğimi başlıkta yer alan ve kısaca bahsettiğim metodu kullanarak göstereceğim. Şimdi bu kelimeleri cümleleştirmeyle başlıyorum.

Başlangıçta yataktan çok zor kalkarak güne başladım.

Buzdolabından sütü aldım. Sütü tezgaha götürürken dünyanın en sağlam sandalyesine takılıp düştüm.

Elimdeki süt mutfak duvarlarını mahvetti.

Yüzümde karşımdaki aynada oluşan acının masum tebessümü vardı.

Öfke ile yerden kalkarak dolaptan bezi aldım.

Duvarı silerken çikolata tablomu tekrar görüp ben bunu neden aldım ya diye tekrar düşünmeye başladım.

Bu kodlamada kırmızılar öğrenmek istediğimiz kelimeler, yeşiller ise kodladığımız mekan ve eşyalar. Bu yaptığımız cümleler aslında bir hikaye yazmak gibi, sadece bu hikayede çok abartı örnekler vererek kelimeleri günlük hayatta yaptığımız şeylerle kodluyoruz. Ama bu yöntemi kullanırken ben en çok kendi belirlediğim iki kurala dikkat ediyorum. Bunlar:

Kural: Çok iyi bildiğim bir mekan seçmek. Seçtiğim bu mekandaki eşyaların büyük ve akılda kalıcı olması gerekiyor ama bu seçtiğim eşyalarıda yalnız bir kere seçebilme hakkımın olduğunu da unutmayalım (Aynayı kullandım, bir dahaki cümlede kullanmam yasak).

Kural: Mekan ile kelimeleri eşleştiriyorum ve çok abartı örnekler kurarak akılda daha kalıcı olmasını sağlamaya çalışıyorum (Dünyanın en güçlü sağlam sandalyesi gibi).

4-) Sahne ışıkları

Sana bu öğrettiğim metodu sadece öğrenmek için değil, bir sahnede konuşma yaparken de kullanabilirsin. Mesela bir sahnede konuşma yapacağını düşünelim, o sahnede başlangıçta çok korkarak yürümeye başladın. Hatta çıkarken sabah takıldığın o sandalyelerden çok daha fazlasını görerek tekrar düştün. İnsanlar bu düşüşünü sanki evdeki o ayna gibi acıyla izlediler. Öfke ile sahneye tekrar adımladın. Çikolata gibi olan kahverengi sahnedeydin artık.

Şimdi sahnedesin haydi başla !..

İnsanların çoğu bir işin başlangıcında başarısızlıktan korkar. Ama insan o işin sandalyesine oturduğunda ne kadar düşerse düşsün hayatın sadece bu düşüşlerden ibaret olmadığını hatta dört duvar arasında sıkışıp kalmamanın gerektiğini acı çekerek öğrenir. Çekilen bu acılar insanları öfkelendirip daha fazla başarısızlığa itebilir. Ama başarı ve başarısızlık her insanın alabileceği bir çikolata kadar normaldir.

5-) Perdenin kapanışı

Sunum bitti, perdeleri kapatıyoruz. Haydi, şimdi okuduğun bu metne çok dikkatli bak. Atılan başlıkların ilki, zihin haritası oluşturmak gibi anlamsız sembolleri kelimeleştirerek başladı. Diğer başlıkta ise günlük hayatta bu zihin haritasını nasıl oluşturduğumuza baktık ve bunu deneyim haline getirdiğimiz gördük. Sonra bazı kelimeleri seçip o günlük hayatta sürekli tekrar ettiğimiz olaylardan birisine eşleştirme yaptık ve bu eşleştirme ile sahneye çıkıp istediğimiz o kelimeleri ezberlemeden kullanarak bir sunum gerçekleştirdik. Yani bu okuduğun metin bile dikkatli baktığında zihin haritası ile kodlanmış bir işleyişin kağıda dökümü olduğunu anlayabilirsin. İşte bana göre en doğru öğrenme, sadece ezberleyerek değil, yaşamına uyguladığında, sembolleştirebildiğinde olanıdır. Hayatında hep bu sembolleştirmeyi ve sana öğrettiğim bu metodu kullanman dileğiyle.

Şirzat Eren Gülşen

Editör: Gözde Naz Uysal